38,4291$% 0.03
43,8285€% 0.14
51,5655£% 0.61
4.111,22%0,28
6.749,00%-1,42
3631685฿%0.54134
Türkiye’de birçok kent sakini uzun zamandır başta belediyelerin görev ve sorumlulukları aracılığıyla evsel atıkların kontrolünü, diğer bir deyişle geri dönüşüm disiplinini takip etmeye ve sürece katkıda bulunmaya çalışıyor. Amaç, kamu idaresinin denetiminde ülke ekonomisine kişisel gayretleriyle omuz verebilmek.
Birçoğunun haberdar olmadığı, okuyana kendini İskandinav ülkelerinde hissettiren Sıfır Atık Yönetmeliği’nde, bütün sivil/gönüllü kişi ve kurumların katkıları sistemleştirilmeye çalışılıyor. Buna göre hammadde ve doğal kaynakların etkin yönetimi ile çevre ve insan sağlığının ve tüm kaynakların korunması hedefleniyor.
Ancak çok sayıda vatandaş, STK ve çok sayıda zincir market aynı çaba etrafında buluşmanın motivasyonunu birbirinden habersiz paylaşırken, yönetmelik de sürecin işleyişini çok net tarif ettiği halde, gündelik hayatın pratikleri yeterince umut verici görünmüyor.
Yönetmeliği referans aldığımızda Geri Dönüşüm ifadesi ‘Enerji geri kazanımı ve yakıt olarak kullanımı ya da dolgu yapmak üzere atıkların tekrar işlenmesi hariç olmak üzere, organik maddelerin tekrar işlenmesi dahil atıkların işlenerek asıl kullanım amacı ya da diğer amaçlar doğrultusunda ürünlere, malzemelere ya da maddelere dönüştürüldüğü herhangi bir geri kazanım işlemi’ şeklinde tanımlanıyor. Öte yandan ilgili yönetmelik, sanayi işletmelerinden çıkan atıkları kapsamıyor.
Evlerden kaynaklanan atıkların yönetimi ilk fazda mahalli idareler tarafından sağlandığından iş birliğinin kaçınılmazlığı özellikle işaret ediliyor. Sıfır Atık Yönetim Sistemi’nde halkın katılımı esas alındığından konuya ilişkin bilinç ve farkındalık oluşturulması, çevreye duyarlı tutum, davranış ve faaliyetlerin teşvik edilerek desteklenmesi esası, sürekli vurgulanıyor.
İşlemi yürüten, takip eden mahalli idarelerin tamamının ortak aparatı ve vatandaşla temas eden ekipmanların başında Geri Dönüşüm Kumbaraları geliyor. Sonrasında da belediyelerin gezici araçları ya da geri dönüşüme kazandırılmak üzere atık toplamaya yetkili diğer yükleyicilerin saha devriyeleri yer alıyor.
Mevcut sistemde vatandaş için evsel atıkları ayrıştırma ve ayrıştırdığı ambalaj, cam, kağıt, ilaç ve benzeri atıkları da ya kumbaralara ya da gezici ekiplere teslim etmekten başka genel geçer yapabileceği bir şey bulunmuyor. Mahalli idareler de vatandaştan bu basit gibi görünen aksiyonu alması için farkındalık, destek, yönlendirme ve teşvik inşa etmekle yükümlü tutuluyor.
Tablo bütün bu şeffaflığıyla icraata ve iştirake açık duruyor.
Temel sorumuz şu: Yönetmelikteki berraklık, uygulamada neden karşılığını bir türlü bulamıyor?
Türkiye, her geçen yıl tüketim alışkanlıkları yükselerek güncellenen ve enflasyon sorununu yaşasa da sabit gider ezberleri ile temel ihtiyaç rutini kolay kolay bozulamayan bir ülke. Buna rağmen geri dönüşüm hassasiyeti ve bilinci, ülke genelinde istenen düzeyde kabul görmüş değil. Hala Avrupa ülkeleri arasında bütün ilgili endekslerde son sıralardan kurtulamayan Türkiye’nin, sahip olduğu potansiyeli hayata geçirmekte zorlanmasının sebepleri başında sanıldığı gibi sadece farkındalık eksikliği yer almıyor. Sistemin ekipmanlarına halkın erişimindeki güçlükler de murat edilen hedeflerden uzaklaştırıyor. Üstelik bu güçlükler kasaba, köy ya da mücavir alanlar için değil, bizzat şehirlilerin yaşam alanlarına dair de geçerliliğini koruyor. Hele hele yüksek aidatlı apartman ve site yönetimlerinin mevcut ayrıştırma döngüsüne kayıtsız kalmasının tolere edilebilir herhangi haklı bir bahanesi kesinlikle bulunamıyor.
Israrla ayrıştırma eyleminden vazgeçmeyen vatandaşları caydıran bazı gerçekler de süreci baltalayabiliyor. Geri Dönüşüm Kumbaralarına dadanan şehir vandalları ve bazı kaçak sığınmacıların aleni hırsızlıkları şikayetlere rağmen bir türlü engellenemediğinden, sakinlerin aklına ister istemez ‘ben kamu yararına mı yoksa kriminal kişilerin bütçesine mi katkı sağlayacağım?’ sorusu düşüveriyor. Devamında da evsel atıklarını ayrıştırmaktan vazgeçiyor. Oysa zabıtanın görevleri arasında ‘Ev, apartman ve işyerlerinin çöplerinin sokağa atılmasına mani olmak, umumi çöp ve ayrıştırma kutularına zarar verilmesini ve bu kutulardaki atıkların çevreye dökülmesini önlemek, aykırı davrananlar hakkında yasal işlem yapmak, atıklarını kurallara aykırı olarak bertaraf edenler hakkında işlem yapmak ve/veya yetkili mercilere bildirimde bulunmak,’ da var.
Periyodik kontrolleri aksadığı için zaman zaman dolup taşan ve çevre kirliliğine de sebep olan Geri Dönüşüm Kumbaraları, birçok belediyenin ihale yöntemiyle kiraya verdiği ekipmanlar. Özellikle atık şişe/cam kumbaralarının etrafındaki kırık cam parçalarının yarattığı tehlike, vatandaşın bütün farkındalığını manipüle etmeye yetiyor. Cam atıkların düzgün toplanması halinde yüzde yüz geri dönüşüme uğrayabildiğini, ancak çöp olarak imhaya bırakıldığında büyük zararlara sebep olduğunu bu aşamada hatırlatmakta fayda var. Bu düşündürücü bilgiye rağmen, şişe cam kumbaralarının yerleştirilmesinde ve boşaltılmasında yaşanan özensizlikler çok endişe verici görünüyor.
Yine Devlet İhale Kanunu’nun amir hükümleri doğrultusunda ihale yöntemiyle kiraya verilen Atık Giysi Kumbaraları da benzer bir talihsizliğin nesnesi olarak sömürülüyor. Aynı şehir vandalları ve bazı kaçak sığınmacıların türlü hünerlerle konteyner içlerinden çaldıkları giysiler başka başka platformlarda yeniden satışa sunuluyor. Halbuki insanlar, özellikle vefat etmiş akrabalarına ait olan, eskidiği için değil, kullanılamayacağı için bıraktığı giysiler ve ayakkabılar, ihtiyaç sahipleri düşünülerek kamu idaresinin değerlendirmesine devredilmek isteniyor. Bunun gerçekleşmediğini gözlemleyen sakinler, kumbaralardan ister istemez uzak durmayı tercih ediyor.
Yönetmeliğe ve sisteme adını veren Sıfır Atık, ütopik bir tamlama gibi görünebilir. Hatta bazı vatandaşlar Sıfır Atık tabirini reklam sloganlarından fırlamış sempatik ama hayali bir senaryo olarak da okuyabilir. Hiçbiri yanlış olmaz. Ama bu türden bir fantastik isimlendirmenin Resmî Gazete’de yönetmelik başlığı olarak kullanılması, kamu idaresinin meseleyi ele alırken katılımı güçlendirmek için bütün cezbedici ve kışkırtıcı unsurları kullanmaktan çekinmeyeceğini de haykırıyor. Bu unsurların harekete geçmesi bütün bileşenlerin ortak inisiyatifine bağlı.
Sokağımızda var olan ya da olmayan geri dönüşüm aparatlarını takip etmek, kamu idaresinin ilgili departmanlarına bildirimlerde/şikayetlerde ve taleplerde bulunmak ideale yaklaşmanın önemli bir adımı olacaktır.
Yapıları gereği temkinli ve ağır hareket eden birçok resmi kurum, kamu yararına adım atacak aktivist vatandaşın sesine, sözüne, itirazına, çağrısına kulak verip ciddiye aldıkça, el birliğiyle güçlenecek entegrasyonun sürekliliği de korunacaktır.
Sıfır Atık Yönetim Sistemi’ne yönelik iş birliği ve koordinasyonu sağlamakla yükümlü bütün büyükşehir belediyelerinin, sakinlerine geri dönüşüm poşetleri vermenin ötesine geçip, sürecin sürdürülebilirliğini korumaya alan iletişim araçlarını da maksimum verimlilikte kurgulaması önemli. Yoksa meydan “Zaten çöp ithal ediyoruz, niçin bu mücadeleye katılayım?” diye haklı serzenişte bulunan grupların söylemlerine kalacak. Niçin serzenişleri haklı? Çünkü vatandaşa, ithal edilen atıkların geri dönüştürülmesinin daha az maliyetli olduğu bütün açıklığıyla iletilebilmiş değil.
Avrupa’da birçok büyük market ya da alışveriş merkezleri önünde, ağırlığınca atık getiren insanlara kupon, para ya da indirim çekleri hediye edilirken, Türkiye’nin sokakları maalesef kayıt altına alınmamış, çuvallı atık toplayıcıların tekinsizliğiyle mücadele ediyor.
Sıfır Atık projesinin uzak, sesi kısık ve renkleri bulanık bir hayal olmadığı, mahalli idarelerle kitlelerin sağlıklı iletişim kanalları aracılığıyla birbirine inanmaları ve koşulsuz güvenmeleriyle anlaşılabilecek.
Haber : Okan Varol
Firari FETÖ/PDY mensubu ihraç polis memuru 7 yıl sonra yakalandı