DOLAR

42,7304$% 0.06

EURO

50,2506% 0.09

STERLİN

57,2336£% -0.24

GRAM ALTIN

5.951,58%0,72

ÇEYREK ALTIN

9.599,00%0,95

BİTCOİN

3701770฿%-1.25783

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

EUROVISION’UN GÖNLÜ SARHOŞTUR BOYKOTLARIN ALTINDA

Avrupa Yayın Birliği (EBU) 15 Aralık 2025’te, 2026 Eurovision Şarkı Yarışması’na katılan ülkelerin tam listesini açıkladı:

Almanya, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Çekya, Danimarka, Ermenistan, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hırvatistan, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, Karadağ, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Moldova, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Ukrayna, Yunanistan.

Böylelikle İsrail’in katılımı üzerinden aylardır süren boykot tartışmalarının sonuçları netlik kazanmış oldu. 2026’nın Mayıs ayında düzenlenecek olan yarışmanın ev sahipliğini geçen yılın birincisi Avusturya üstlenecek. Ancak Viyana, etkinliğe hazırlanırken gerginlikten uzak durmayı henüz başarabilmiş değil. Belli ki prova ve yayın haftalarında bu gerginlik tekrar tekrar güncellenmiş olacak.

Nedenlerini ve alınan virajları özetleyelim:

Gazze’de süren çatışmalara rağmen İsrail’in yarışmaya katılması son iki yıldır bütün platformlarda tartışılıyordu. Üstüne İsrail’in 2025 Eurovision yayınlarında, oyları manipüle ettiği iddiaları da eklenince EBU, önceki haftalarda yeni kurallar koymuştu. Bu kurallara göre her mobil hattan önceki yıllarda olduğu gibi 20 değil en fazla 10 sms oyu gönderilebilecek, resmî kurumların temsilcileri için kampanya düzenlemelerine kısıtlamalar getirilecek, profesyonel jüri her ülkede 5’ten 7’ye çıkarılacak ve yarı finallerde de jürinin oy kullanması şart olacaktı.

4 Aralık 2025’te bu kurallar EBU üyesi ülkelerin çoğunluğu tarafından kabul ve yeterli görülürken, İsrail’in katılımı için sunulan oylama teklifi reddedilmişti. Bunun üzerine İspanya, Hollanda, Slovenya ve İrlanda yeni kuralları kozmetik ve zamanlamayı siyasi bularak yarışmayı boykot edip katılmayacağını duyurmuştu. EBU’nun ilgili ülkeleri ikna etme çabaları sonuç vermese de İsrail’in 4 Aralık 2025’teki toplantı öncesinde birçok EBU üyesine haklarında oylama yapılmaması için kulis yaptığı bilgileri de basına sızmıştı. Teklifi sunan ülkeler Türkiye, Cezayir, İzlanda, İspanya, Karadağ, Hollanda ve Slovenya idi. Şartname gereği 5 üye ülkenin teklifi oylama için yeterliyken, mevcut 7 ülkenin teklifinin reddi de ayrıca tartışmalara eklenmişti.

TRT’nin karar sonrası açıklaması ise şöyleydi: “Bu salondaki herkes gibi biz de TRT olarak, dünyanın gözleri önünde onlarca yıldır devam eden zulüm ve soykırıma tanık oluyoruz. Sözde ateşkesin başlamasından bu yana onlarca çocuk öldürüldü ve insani yardım hâlâ Gazze’ye güvenli bir şekilde ulaşmadı. 270’ten fazla gazeteci İsrail tarafından öldürüldü. TRT’nin tutumu net: İsrailli kamu yayın kuruluşu KAN’ın yarışmaya katılımı ne uygun ne de değerleriyle bağdaşıyor, bu nedenle katılmasına izin verilmemeli.”

Toplantı günü İsrailli temsilcilerin konuşmaları sırasında Cezayirli ve Türk üyelerin salonu terk ettiğini de hatırlatalım.

Rusya’nın önceki yıllarda yarışmadan çıkarılmasını örnek gösterenlere Ukrayna’nın itirazı ise görüşmelere damga vuran başlıklardandı. Ukrayna, İsrail ile Rusya’nın kıyaslanmasının yanlış olduğunu, Rus yayıncı kuruluşun hükümetin propaganda aracı haline geldiğini, İsrailli yayıncı kuruluş KAN’ın ise hükümetini eleştiren tarafsız yayınlar da yaptığını, bu yüzden temsil hakkı olduğunu vurgulamakta ısrar etmişti.

İsrail’in kalmasını isteyen ülkelerin başında Avusturya ve Almanya geliyordu. Burada bu iki ülkenin İsrail’le olan dış ticaret hacimlerinin yüksekliği ve Yahudi soykırımı günlerine dair ürettikleri nedamet politikasının baskın olduğu da çokça analiz edilmişti.

Boykotlar artmasın diye EBU yetkililerinin Eurovision’u İsrail’in kazanması halinde 2027’de ev sahipliği yapmayacağına dair vaatlerde bulunduğu da farklı kaynaklardan açıklanmıştı.

İspanya’nın yayıncı kuruluşu RTVE başkanı José Pablo López 4 Aralık’taki oylama için çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu: “Dün gece, Eurovision oylamasının kendiliğinden olmadığını, İsrail’in aylardır perde arkasında manevralar yaptığını öğrendik. Cenevre’de demokratik bir tartışma gibi görünen şey, arka odalarda uydurulmuş bir saçmalıktan başka bir şey değildi. EBU’nun temel argümanı yerle bir oldu: Eurovision’un tarafsızlığı ne geçmişte ne de günümüzde garanti altına alınmış değil. İsrail ve hükümeti festivali uygun gördükleri gibi kullanmaya devam edecek. Ancak şu anda EBU, bu utancın geçmesini ve işlerin her zamanki gibi devam etmesini umarak sessizliğini koruyor. Son birkaç saat içinde Avrupa Yayın Birliği, RTVE’ye çok ciddi saldırılara izin verdi, hatta bizi nefret propagandacıları olarak nitelendirdi, ancak kuruluş görmezden geldi.”

Yatışması bir türlü dinmeyen öfke dalgası üzerine Eurovision Şarkı Yarışması direktörü Martin Green kamuoyuna seslenmişti: “Sevgili takipçiler. Birçoğunuzun bu dönemde güçlü duygular yaşadığını biliyorum. Ben de öyleyim, bu yüzden doğrudan size yazmak istedim. Ayrıca Orta Doğu’daki olaylar ve bu gerçeklerin Eurovision Şarkı Yarışması ile nasıl bağlantılı olduğu konusunda da güçlü duygular beslediğinizi biliyorum. Son birkaç yıldır bölgede gördüklerimizden etkilenmemek mümkün değil. Bazılarınız bize yazdı, sesinizi yükseltti veya trajedi karşısında sessiz kalındığını düşündükleri için öfke ve acılarını ifade etti. Sizi duyduğumuzu söylemek istiyorum. Neden bu kadar güçlü hissettiğinizi anlıyoruz ve biz de önemsiyoruz. Eurovision Şarkı Yarışması, 70 yıl önce, bölünmüş ve parçalanmış bir Avrupa’da, müzik yoluyla birlik, barış ve umudun sembolü olarak doğdu. Bu temeller değişmedi ve yarışmanın amacı da değişmedi. Bu yarışma, savaşlara, siyasi çalkantılara ve değişen sınırlara rağmen hayatta kaldı ve gelişti, yaratıcılığı ve bağlantıyı kutlamak için bir araya gelebildiği bir yer olmaya devam etti. Birçok takipçinin jeopolitik olaylar hakkında net bir pozisyon almamızı istediğini biliyoruz. Ancak Eurovision Şarkı Yarışması’nın insanları bir araya getirmeye devam etmesinin tek yolu, öncelikle kurallarımıza bağlı kalmamızı sağlamaktır. Gelecek yıla baktığımızda, tüm katılımcı yayıncıların yarışmanın kurallarına saygı duymasını sağlayacağız ve eğer saygı duymazlarsa, size şahsen söz veriyorum, buna müsamaha göstermeyeceğiz. Bölünmüş bir dünyayla karşı karşıya kaldığımızda, Eurovision Şarkı Yarışması, milyonlarca insanın bizi birleştiren şeyleri kutlayabileceği bir alan sunma ayrıcalığına sahiptir. Müziğin merkezde olduğu bir alan. Herkesi -kim olursanız olun, nerede olursanız olun ve etrafımızdaki dünya hakkındaki görüşleriniz ne olursa olsun- karşılayan bir alan. Özellikle İrlanda, İspanya, İzlanda, Slovenya ve Hollanda’daki hayranlara şunu söylemek istiyorum: Yayıncılarınız, tüm üyelerimiz gibi, kendileri için doğru olan bir karar verdiler ve tartışmaya büyük bir vakarla katkıda bulundular. Hepimiz onların pozisyonuna ve kararına saygı duyuyoruz. Yakında yarışmaya geri dönecekleri umuduyla, onlarla dost ve meslektaş olarak çalışmaya devam edeceğiz. Sanatçılarımız, delegasyonlarımız ve en önemlisi hayranlarımız – her biriniz – bu yarışmanın kalbisiniz. Bu etkinliğe ne kadar sevgi duyulduğunu, birçoğunuzun hayatının Eurovision Şarkı Yarışması tutkusu etrafında şekillendiğini biliyoruz. Eurovision Şarkı Yarışması’nın, 70 yıl ve daha uzun süre boyunca, dostlukların kurulduğu, dillerin öğrenildiği ve yeni türlerin ve sanatçıların keşfedildiği bir yer olmaya devam etmesi için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlıyız. Zorlu bir dünyada, müzikle gerçekten birleşebiliriz.”

Martin Green’in mektubuna RTVE başkanı José Pablo López’in yanıtı gecikmemişti: “Green mektubunda Gazze’den veya İsrail’den hiç bahsetmiyor, yani olayları isimleriyle anmıyor. Bunlar Ortadoğu’da yaşanan ve onu etkileyen ‘olaylar’. Soykırım bir olay mı? Başka bir şey değil, öyle mi? Şimdi bize geçmişin geçmişte kaldığını ve kurallara bundan sonra uyulacağını söylüyor. Peki ya İsrail’in son iki yıldaki ihlalleri? Bunları unutalım mı? Kurallar, jeopolitik ve ekonomik ittifakları nedeniyle EBU’nun işine geldiği şekilde mi uygulanıyor? Ayrıca Green, ‘Eurovision Şarkı Yarışması’nın insanları birleştirmeye devam etmesinin tek yolu, her şeyden önce kurallarımıza göre hareket etmemizi sağlamaktır’ diyor. Her şeyden önce, yeni kuralların oylandığı gece İsrail’in Eurovision’da kalmak için delegasyonları siyasi olarak etkilediğini itiraf etmesinin ardından bunu söyleme cüretini takdir ediyorum. Daha neyi görmemiz gerekiyor?”

Demeçlere eski Eurovision birincilerinin beyanları da dahil oluyordu bu süreçte. 1999 şampiyonu İsrailli Dana International “Bütün bu olanlar beni çok üzdü. Gerçekten hiçbir ülkenin bizim yüzümüzden geri çekilmesini istemiyorum. Bizi yıllardır kucaklayan Eurovision’da nasıl bu noktaya geldik anlayamıyorum,” derken Johnny Logan ülkesi İrlanda’nın boykotunu desteklediğini açıklıyordu.  2013’ün birincisi Emmelie de Forest ise ülkesi Danimarka’nın katılımına itiraz ettiğini ve hiçbir Eurovision etkinliğine katılmayacağını söylemişti. 2017’nin birincisi Salvador Sobral da ülkesi Portekiz’in katılım kararını gözden geçirmesi gerektiğini açıklamış, İtalya’yı iki kez temsil eden Marco Mengoni ise boykotları destekleyip önemsediğini paylaşmıştı. 2024’ün İsviçreli birincisi Nemo ise “Eurovision’un birliği temsil ettiğini iddia ediyorsunuz, ancak İsrail’in katılımı idealler ile eylemler arasındaki açık bir uçurumu gösteriyor. Sözleriniz eylemlerinizle uyuşana kadar kupa sizin,” diyerek zafer kupasını EBU’ya iade etmişti. Bu türden ödül iadesi Eurovision tarihinde ilk kez oluyordu ve uyandırdığı yankı dinecek gibi değildi. Nitekim Nemo’nun ardından 1960’ın Fransız birincisi Jacqueline Boyer ve 1994’ün İrlandalı birincisi Charlie McGettiga da ödüllerini EBU’ya gönderme kararlarını duyurmuştu.

Avustralyalı yayıncı kuruluş gibi birçok televizyon kanalının binalarının önünde kitleler protesto gösterileri düzenlenirken 10 Aralık günü İzlanda da katılımını iptal ettiğini resmi yayın kurumu RUV aracılığı ile deklare etmişti: “Eurovision her zaman İzlanda halkını birleştirme amacını taşımıştır, ancak artık bu amacın gerçekleşmeyeceği açıktır.  RÚV’un Eurovision’a katılımı konusunda ne sevinç ne de huzur olacak. Bu nedenle RÚV, EBU’ya gelecek yıl Eurovision’a katılmayacağını bildirme kararı almıştır.”

Gelişmeler, açıklamalar arka arkaya devam ederken Portekiz’in ulusal şarkı yarışması olan Festival da Cançao’da yarışacak 17 müzisyen, eğer yarışmayı kazanırlarsa insan hakları ihlallerini onaylamayacaklarını ve Eurovision’a gitmeyeceklerine dair bildiri yayınlayarak Portekiz’in katılımını yeniden tartışmaya açmışlardı.

Her geçen gün yaşananlar ve süregelen reaksiyonlar hem EBU’nun kurumsallığına hem de Eurovision’un bütün ilkelerine büyük darbeler vurmaya devam etti.

Peki bundan sonra ne olacak?

Sert paylaşımların devamı gelirken 5 ülkenin açık boykotundan sonra Eurovision dünyasını nelerin beklediğine dair çok fazla öngörü var:

  • 2004’te İstanbul’da düzenlenen yarışma yarı final düzenine geçildikten sonra en düşük katılımlı organizasyondu ve 36 ülke sahne almıştı. İspanya, İzlanda, Hollanda, İrlanda ve Slovenya’nın 2026 boykotundan sonra bu yıl 35 ülke Viyana’da sahne alacak ve düşük katılım rekoru Viyana’da kırılmış olacak. 1969’da dört ülkenin aynı puanla birinci gelmesi üzerine 1970’de oylama sistemi boykotuna 6 ülke katılmıştı. Ancak o yıllarda doğu bloku ülkeleri zaten etkinlik dışındaydı ve başvurular 16-20 bandını aşmıyordu. Kaldı ki 2026, Bulgaristan, Moldova ve Romanya gibi yıllardır yarışmaya katılmamış ülkelerin dönüş yılı. Dolayısıyla yarı finalli sisteme geçildiğinden beri 43 ülkeli yarışmadan 35 ülkeye düşülmüş olması oldukça manidar görülecek.
  • Barselona ve Madrid’de düzenlenecek olan ve organizasyonun nabzını tutan, en önemli lansmanların gerçekleştiği ve basının büyük bir ilgiyle takip ettiği Eurovision partileri ve konserlerin tamamı iptal edilecek. Bu iptalleri Londra ve Amsterdam’daki etkinliklerin de takip etmesi bekleniyor.
  • Kamuoyu artık Eurovision’un barışçıl dünya görüşünün ucuz bir slogandan öte olmadığını bilecek ve bu iddiayı reddedip samimi bulmayacak. Ulusal kimliklerin kardeşlik ortamındaki temsilleri kullanışsız sostan ibaret olacak.
  • Azerbaycan’ın yıllar önce oy satın alması, İsrail’in hükümet destekli kampanyası ve kimi ülkelerin diaspora üstünlüklerinden gelen avantajları daima vurgulanacak ve zaten politik cepheleri olan oylamanın üzerindeki şaibeler, kabul edilmiş bir kara bulut olarak süzülmeye devam edecek.
  • Eurovision üzerine yayın yapan ve geçimini bu yolla kazanan çok sayıda Youtuber ve serbest muhabirler, bütün popülaritelerini ve saygınlıklarını yitirecek. Şimdiden küskünlüklerini ve kızgınlıklarını itiraf eden kanalların ekran yüzleri ve moderatörleri, yeni mecralar üzerinde içerik üretmeyi tercih edecek.
  • Her ne kadar finansal açıdan gediklerin açılmış olduğu şimdilik itiraf edilmese de yıldan yıla Eurovision bütçesinde daralmalar söz konusu olacak. Televizyon show’undaki masraflı görsel şölende tenzilata gidilecek. İspanya gibi EBU’nun beş öncü finansöründen birinin hem de yüksek izleyici kitlesinden kaynaklanan yayın gelirlerinin eksilmesiyle bütçe sarsıntısı ister istemez fark edilir olacak.
  • Eurovision üzerinden ulusal kimliğini görünür kılma derdindeki ülkelerin başında gelen İsrail, hedeflediği anlatıya ilişkin meşruiyetini en azından algı üreterek sürdüremeyecek. Aksine, sahnede coşkulu koreografilere imza atacak olsa da belleklere yerleşen alengirli propagandasının arşivlenmesini engelleyemeyecek…
  • Avrupa’daki müslüman sığınmacıların entegrasyon sorunlarının, bültenlere yansıyan taciz/tecavüz vakalarının ve şeriat çağrılarının da Filistin’e yönelik duyarlılıkları gölgelemeye devam ettiğinin bir kanıtı olarak Eurovision, tek başına emsal teşkil edecek. Filistin’e yönelik önceki yıllardaki hassasiyetin bu denli yozlaşmasının faturası radikal İslamcılara kesilecek.
  • İsrail yanlısı tutum sergileyen bütün yayıncı kuruluşlar ve hükümetleri, Eurovision tarihinin utanç sayfalarında kayıtlara geçmiş olacak ve dönem dönem bu tutumları özellikle sivil toplum düzeyinde yüzlerine vurulacak.
  • EBU’nun itibarı, süreci yönetemeyen yöneticileriyle birlikte çok uzun süre yerle yeksan olarak her platformda hedef gösterilecek. Sanremo’nun birincilerinin Eurovision’a katılma zorunluluklarının olmayışı gibi artık ulusal finalleri kazanan birçok müzisyen Eurovision sahnesine sırtını dönebilecek.

 

İki yıldır Eurovision’un sarhoşluğunu çok sert eleştiren Kanadalı Youtube yayıncısı Stuart MacLean’ın sözleri ile bitirelim yazımızı:

“Müzikle birleşmeyi hedefleyen, 2. Dünya Savaşı’nın küllerinden doğan bir etkinliğe dair, soykırımcıların kuklası olmasından daha kusursuz bir ölüm düşünemiyorum.”

Okan VAROL

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Rusya: Türkiye ile ilişkiler dinamik ve olumlu şekilde gelişiyor

HIZLI YORUM YAP