38,6102$% 0.1
43,8344€% 0.33
51,7760£% 0.84
4.193,28%1,44
6.911,00%1,05
3626478฿%-0.35248
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD Başkanı Donald Trump’ın tarife politikası nedeniyle ticari gerilimlerin ve ekonomik belirsizliklerin arttığı, Washington ile Moskova arasında yakınlaşma ve transatlantik ittifakında zayıflama işaretlerinin görüldüğü bir dönemde Rusya’ya ziyarette bulunuyor.
Devlet Başkanı Şi, 7-10 Mayıs tarihlerinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in davetiyle Moskova’yı resmi ziyaret edecek ve İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 80. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenecek Zafer Günü kutlamasına katılacak.
Şi’nin ziyaretinin, ABD’de yeni Trump yönetiminin Rusya’ya karşı tutumunu değiştirmesiyle, Washington, Moskova ve Pekin arasında güç dengelerinin yeniden şekillenebileceği bir döneme denk gelmesi dikkati çekiyor.
Çin lideri, ABD’nin de güç rekabetinde ülkesine karşı Rusya’yı bir kaldıraç olarak yanına çekme girişimine karşı Moskova ile bağlarını güvenceye alma arayışında olacak.
Öte yandan ABD ile AB arasındaki gerilimler, transatlantik ittifakının zayıflama işaretleri vermesi, Pekin’i kendini Rusya’nın tehdidi altında gören Avrupa’ya daha fazla yakınlaştırabilir.
Şi’nin ziyareti, Trump döneminde güç dengelerini değiştirebilecek ihtimaller ışığında önem kazanıyor.
Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada iki ülke liderinin “stratejik iletişimi” sürdürmek için bir araya geleceği belirtilerek, “İnanıyoruz ki, iki devlet başkanı arasındaki önemli anlayış birliği, iki ülke arasında karşılıklı siyasi güveni daha fazla derinleştirecek ve stratejik eş güdüme yeni bir içerik kazandıracaktır.” ifadesine yer verildi.
Kremlin’den yapılan açıklamada da iki ülke liderinin, kapsamlı ortaklık ve stratejik etkileşimin ilerletilmesi ile uluslararası ve bölgesel gündeme ilişkin konuları ele alacağı belirtildi. Açıklamada, ziyarette taraflar arasında ikili anlaşmaların imzalanacağı da kaydedildi.
Çin Devlet Başkanı, 2013’te göreve gelmesinden bu yana 11’inci kez Moskova’yı ziyaret ediyor. Şi ile Putin, bu dönemde ikili ve çok taraflı toplantılarda 40’tan fazla kez bir araya geldi.
Daha önce Mart 2023’te yeniden devlet başkanı seçilmesinin ardından ilk yurt dışı ziyaretini Rusya’ya yapan Şi, Ekim 2024’te Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da düzenlenen BRICS Zirvesi’ne katılmıştı.
Rus lider de yeniden devlet başkanı seçilmesinin ardından ilk yurt dışı ziyaretini Mayıs 2024’te Çin’e yapmıştı.
İki ülke liderleri, bu yıl İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 80. yıl dönümü vesilesiyle karşılıklı ziyaretlerde bulunacak. Şi’nin Rusya’daki Zafer Günü kutlamalarına katılmasının ardından, Putin’in de eylülde Çin’de düzenlenecek törenlere katılması bekleniyor.
Karşılıklı ziyaretlerin, her iki ülkenin “Faşizme Karşı Savaş” olarak adlandırdığı, Sovyet Rusya’nın Nazi Almanyası’nın, Çin’in ise Japonya’nın işgaline karşı mücadele ettiği 2. Dünya Savaşı’nın bitişinin 80. yıl dönümüne denk gelmesi dikkati çekiyor.
2025 yılı aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in (BM) kuruluşunun da 80. yıl dönümü olarak kutlanıyor. Liderler, karşılıklı ziyaretlerle yeni Trump iktidarının revizyonist küresel politikasına karşı savaş sonrası uluslararası düzene bağlılık mesajı verecek.
Aslında hem Rusya hem Çin, uzun zamandır ABD ve Avrupa tarafından kurallara dayalı uluslararası düzeni güç yoluyla değiştirmeye çalıştıkları gerekçesiyle “revizyonist güçler” olarak adlandırılıyordu.
Oysa Trump’ın yeni iktidar döneminde Kanada, Panama ve Grönland’a yönelik toprak taleplerinde bulunması, ardından tarife politikasıyla küresel ticareti tek taraflı olarak kendi lehine biçimlendirme hamlesi, ABD’yi küresel düzeni güç yoluyla değiştirmeye talip revizyonist bir güç olarak uluslararası gündeme taşıdı.
Çin lideri, Ukrayna Savaşı’nın başlamasından bu yana 3’üncü kez Rusya’ya gidiyor. Çin ile ABD arasında jeostratejik rekabetin ve bölgesel gerilimlerin arttığı bir dönemde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, benzer meydan okumalarla karşı karşıya olan Moskova ile Pekin’i yakınlaştırdı.
Çin, her ne kadar savaşta tarafsız olduğunu ve barışı desteklediğini vurgulasa da, Rusya’ya diplomatik ve söylem düzeyinde destek sağladığı, ikili kullanıma sahip ürünler ihraç ederek savunma sanayi temelini güçlendirmesine dolaylı yardım ettiği eleştirilerine hedef oldu.
Pekin, yaptırımların Avrupa ile Rusya arasındaki alışverişleri kısıtlamasıyla yön değiştiren ticaretten de kazanç sağlarken, savaşın ardından iki ülke arasındaki ticaret hacmi, özellikle enerji alanındaki artan alışverişlerin etkisiyle arttı.
Çin, son 15 yıldır Rusya’nın en büyük ticari partneri konumunda bulunuyor. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2024’te 240 milyar doları aştı.
Pekin yönetimi, Ukrayna Savaşı’nda tarafsız olduğunu ve barış teşvik ettiğini ileri sürse de Rusya ile yakınlaşmayı kendi yükselen güç siyaseti açısından da kritik görüyor.
Çin ve Rusya, ikili ilişkilerini, “yeni dönemde kapsamlı stratejik koordinasyon ortaklığı” olarak tanımlıyor. BM Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olan iki ülke, kuruluşuna öncülük ettikleri Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS gibi çok taraflı platformlarda da işbirliğini sürdürerek, “Küresel Güney” olarak adlandırılan gelişmekte olan ülkelerin küresel sitemdeki etkisini artırmasına öncülük etmek istiyor.
Başkan Trump, mart ayında ülkesinde FoxNews televizyonuna verdiği mülakatta Çin ile Rusya arasındaki bağların kendiliğinden gelişmediği, önceki ABD yönetimlerinin yanlış politikalarının sonucu olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Trump, eski ABD Başkanı Barack Obama dönemine işaret ederek, “ABD’nin yanlış politikaları, Rusya’yı Çin ile evliliğe zorladı.” ifadesini kullandı.
Çin ve Rusya’nın sahip olduğu nüfus ve toprak büyüklüğünün dengesizliği sebebiyle dost olamayacağını savunan Trump, yeni dönemde ABD’nin, bir tarafta Çin’e karşı dış ticaret dengesini yeniden kurmaya odaklanırken diğer tarafta Rusya ile ekonomik ilişkilerini güçlendireceği, nadir toprak elementleri ve enerji alanında işbirliğini artıracağı mesajını verdi.
Trump, “Bir tarih öğrencisi olarak Çin ile Rusya’nın bir araya gelmesinin iyi bir şey olmadığını bilmelisiniz.” diye konuştu.
Şi’nin ziyareti, ABD’nin değişen küresel stratejisiyle birlikte üç ülke arasında güç dengelerinin nasıl şekillenebileceğine dair ipuçları sağlayacak.
KAYNAK AA
İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda 38 Filistinli yaşamını yitirdi