AFET SİGORTASINDA DOLANDIRICI OLMAYIN!
Yakın dönem deprem felaketleri büyük şoklara neden olurken, insanların can güvenlikleri kadar barınma haklarının korunmasına yönelik tedbirleri de gündeme getirmeye devam ediyor. Kentsel Dönüşüm adı altında riskli yapıların yenilenmesi sürecinde kat malikleri bütçelerini zorlamasına paralel, yenilenen binaların bile yüksek şiddetteki depremlere karşı mutlak korunak sağlayamadığı gerçeğiyle yüzleşiyor.
Tek kaygının deprem olmadığını, yangın, sel ve fırtına gibi ne zaman, nereden ve ne şekilde geleceği belli olmayan potansiyel felaketlerin eşiğinde yaşadığını fark eden herkes, bina yenilemenin ya da güçlendirmenin de ötesinde daha kapsamlı çözümler arıyor.
Nitekim yanan otel haberleri, depremde kentsel dönüşüm operasyonuna uğradığı halde yıkılan binalar, taşan nehirlerle su altında kalan taşınmazlar ve idari kadrolar arasında süren tartışmalar, barınma hakkının dönemlerden ya da iktidarlardan bağımsız olarak sürekli tehdit altında olduğunu gösteriyor.
Bu noktada ‘sigorta’, ev sahiplerinin facia zamanındaki can güvenliklerini koruyamasa da, barınma haklarını güvence altına almak için daha etkili bir çözüm vaat ediyor.
Nasıl ki sağlık sigortası daha iyi koşullarda sağlık hizmeti almak, trafik sigortası ise kazaya uğramış motorlu taşıtların onarımını daha kolay koşullarda tamamlamak için yapılıyorsa, benzer şekilde, konutlara yapılan afet sigortaları da kapsam ve içeriğine göre gayrimenkulün mevzuat ve sözleşmede belirtilen durumlarda uğrayacağı zararın tazmini için önemli bir seçenek sunuyor.
Konutlarını afete karşı sigortalamak isteyen vatandaşlar, acentelerle iletişime geçip çeşitli teklifler alarak süreci ilerletiyor. Ancak çoğu malik bu süreçte yalnızca sigorta şirketinin teminatlarını ve prim ödeme koşullarını göz önünde bulundurmayı, acentenin güvenilirliğini ve altyapısını, afet sonrası acenteyle bir kriz yaşayıp yaşamayacağının cevabını analiz etmeyi seçiyor.
Oysa bütün bu haklı kaygı ve kuşkularına mal sahibi olmaktan kaynaklanan sorumluluklarını da eklemesi gerekiyor; ancak bu özen ve disiplin genellikle göz ardı ediliyor.
Bu yazıyla başta Afet Sigortaları Kanunu’nu ve ilgili diğer yasaları referans alarak her vatandaşın kolaylıkla anlayabileceği sorumlulukları hatırlatmayı amaçlıyoruz.
Yanlışlıkla ya da kasten ‘Afet Sigortası Dolandırıcısı’ sayılmamak için kanunun 10. maddesinin 4. fıkrasını bilmek kritik önem taşıyor:
“Kurum, ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binaları sigortalamama hakkına sahiptir. Kurum, taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binaları sigortalamaz. Bu tespitin yapıldığı binaların listesi Kurum tarafından ilgili idareye gönderilir.”
Kilit meselenin, ‘sigorta ettirilen yapının taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadilata uğrayıp uğramadığı’ olduğu anlaşılıyor. Eğer bina sahibi, onaylanmış kök projeye yani iskana aykırı olarak yapının statiğini bozan bir restorasyon, renovasyon ya da ekleme/eksiltme yaptıysa, binasını sigortalatamıyor. Ancak bu sakıncalı tadilata rağmen sigortalattıysa, gerçek ortaya çıkana kadar prim ödemeleri ve tazminat işleyişi devam ediyor. Yasaya aykırı durum tespit edilince de geriye dönük primler ve teminatlar yeniden hesaplanarak beyan sahibinden geri talep ediliyor. Bu noktada işleyiş, sancılı bir dava sürecini de beraberinde getiriyor. Çünkü tadilatı gizleyen ya da tadilatın taşıyıcı sisteme zarar verdiğinden habersiz kişinin beyanı esas alınıyor. Konuya ilişkin Türk Ticaret Kanunu madde 1439, geriye dönük operasyonun içeriği hakkında önemli ifadeler içeriyor:
“Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440’ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.”
Kısacası, yanlış ya da eksik beyan, sigortacının haklarını kullanmasına ve tazminatın tamamen ya da kısmen ödenmemesine yol açabiliyor.
Öte yandan Türk Ceza Kanunu’na göre yalan beyanda bulunmak da suç sayılıyor. TCK’nın ilgili maddesini hatırlatmadan önce Türk Ticaret Kanunu’nun beyan yükümlülüğü ile ilgili hükümlerini incelemekte fayda var.
Madde 1435 şöyle diyor:
“Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.”
Yani, sigorta ettiren, sözleşme öncesi tüm kritik bilgileri eksiksiz ve doğru şekilde kurumla paylaşmak zorundadır.
Sigorta ettirenin beyan yükümlüğü üç farklı aşamada devreye giriyor:
- Sözleşme yapılırken beyan yükümlülüğü,
- Sözleşme süresi içerisinde beyan yükümlülüğü,
- Rizikonun gerçekleşmesinden sonra beyan yükümlülüğü.
- DASK ve/veya özel Afet Sigortası yaptıracak malik, onaylı kök projesinin bütün detaylarını kurumla paylaşmalı.
- Eğer ikinci el satın aldığı gayrimenkulle ilgili şüpheleri varsa bunu önlemek için kuruma bağlı bir eksperin binasını sözleşme öncesi incelemesini talep etmeli. Bu inceleme, poliçenin sağlıklı hazırlanması için yerinde kontrolle desteklenmeli.
- Binasında çeşitli tadilatlar yapan malik, yine bu tadilatların içeriğini hizmet aldığı ustaların sözlü izahlarına dayandırmamalı. Bunun yerine, aynı kurumun eksperine tadilatları yerinde açıklayıp sözleşmenin sağlıklı bir şekilde detaylandırılmasını sağlamalı.
- İçinden çıkamadığı sorunlar ve cevabını bulamadığı sorular için hukukçulara danışmaktan ve detaylı bilgi için Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Sigortacılık Denetleme Kurumu’na bildirimde bulunmaktan çekinmemeli.